Bu Blogda Ara

Öne Çıkanlar

Eskişehir’deki faşist terör saldırısı: Faşizan propagandanın gençler üzerindeki etkisi.

  12 Ağustos tarihi olmak üzere Eskişehir’de 18 yaşında bir faşist halka bıçakla saldırdı. Terörist canlı yayınladığı saldırıda nerdeyse hep...

18 Ağustos 2024 Pazar

Eskişehir’deki faşist terör saldırısı: Faşizan propagandanın gençler üzerindeki etkisi.

 

12 Ağustos tarihi olmak üzere Eskişehir’de 18 yaşında bir faşist halka bıçakla saldırdı. Terörist canlı yayınladığı saldırıda nerdeyse hepsi yaşlı olmak üzere 8 kişiye saldırdı. Biri ağır olmak üzere 8 kişi yaralandı. Yazımızın yazıldığı tarihte ise bir vefaat daha açıklanmamıştır. Saldırgan stalhelm tarzı eski Nazi kaskı, hücum yeleği ve maske giymişti. Ayrıca hücum yeleğinin üstünde “Black Sun” (Kara Güneş) adındaki aşırı sağ nazi sembolünün peçi bulunmaktaydı. Saldırganın yayını telefonundan internetteki diğer aşırı sağcı faşistlere yayınladığı da gelen bilgiler arasında.

 Hepimizin içi endişe ile dolmuş durumda. Türkiye’de benzeri görülmüş bir neo-nazi saldırısı daha önce hiç yaşanmadı. Ayrıca bu saldırının Avrupa ve Yeni Zelanda’da yapılan neo-nazi terör saldırılarıyla hayli benzerlikler göstermektedir. Zaten saldırganın yayınladığı “manifesto”da da bu terör saldırılarından etkilendiği apaçıkça bellidir ki bu teröristlerden birine “aziz” olarak hitap etmektedir.

 Ayrıca yayınladığı manifestoda amaçlarını belli etmiştir.

 “Planım: Soğuk bir duş alıp kıyafetlerimi giyiyorum. Ekipmanlarımı alıp ya araba ile ya da toplu taşıma ile saldırı alanına gidiyorum. Müsait bir yerde ekipmanlarımı giyiyorum ve baltamı, bıçağımı yeleğime takıyorum. Ardından önüme gelen herkese saldırıyorum. Karşı koymaya çalışanlara biber gazı sıkıyorum. Eski planımda TKP binasına saldırmayı amaçlıyordum fakat bu saldırıyı planladığımdan aşırı önce yapmak zorunda kaldım.”

 Manifestonun diğer kısmında okuyan kişilere “suriyeli mendil satan çocuklara zehirli su verilmesi”, “gece yollara çivi atılmasını”, “mültecilerin yaşadığı mahallelere EYP konulması” ve “ideolojik düşmanları (marksistler, komünistler ve anti-faşistleri) temizlenmesi” gibi şeylerin yapmalarını söylüyor. 

 Kendini “temizleyici” olarak gören saldırgan katletmeye çalışacağı insanlardan “böcek”, “salyangoz” gibi kelimelere bahsediyor. Ayrıca manifestoda kendini şu şekilde tanımlıyor:

“2006, Eskişehir doğumlu, orta halli bir aile'de doğan bir erkeğim. Ailemle aram hiç iyi olmamıştır, genellikle dedem ve anneannemle daha samimi olmuştur. İnsanlığa nefretim ortaokul sonlarına doğru başladı, ortaokul bittiğinde ise büyük bir depresyona girmiştim. Hayat yaşamaya değer değildi, bu boktan sisteme köle olmak mantıklıca gelmiyordu. Fakat bu depresyonun üstüne insanlık nefreti eklenince artık hayat amacımı bulmuştum... Kendimle beraber öldürebildiğim kadar böceği dünyadan silmek. Bu nefret ta ki bu güne kadar devam etti, beni büyük ihtimalle ya haberlerde yada şehrimin haber sayfalarında bulabilirsiniz. Ki bu motivasyonla yapılan ilk saldırı(?) olduğu için büyük ihtimalle haberlere çıkacağımı düşünüyorum. Politik açıdan bir Nasyonal Sosyalist'im denebilir, ama bu yahudi kontrollü sikik sistemde ve toplumda bu mümkün değil gibi.”

 Peki 18 yaşındaki bir genç nasıl böyle nefret dolu birisine dönüştü, nasıl hayattan ve insanlıktan nefret duymaya, böyle bir saldırı yapmaya çalıştığını ve nasıl aşırı sağ düşünecelere saptığından bahsedeceğiz. Bu yazımızda nasıl gençliğe faşizan düşünceler pompalandığı ve neo-faşist fikirlerin filizlenmesine ortam hazırlandığından bahsedeceğiz.

 Çünkü bu genç sizin oğlunuz, kardeşiniz, kuzeniniz ya da sınıf arkadaşınız olabilirdi.

Türkiye gençliğine faşizmin pompalanması ve bunu yapan faşizan gruplar

 Türkiyeli gençliğe, özellikle etnik kökeni Türk olan kesime, faşist gruplar yoluyla şovenlik aşlınmaktadır. Yeri gelince okullarda Ülkü Ocakları’nın seminer vermesiyle, yeri gelince sanal alemde Zafer Partisi ve onların trolleri tarafından yapılan şoven propagandalarla gençliğe faşistlik aşılanmaktadır. Sermaye devletinin köpeği konumundaki bu örgüter, propagandalarını kapitalizmin açtığı sorunları göstererek yaparlar. Gençliğin, direkt işçi sınıfının, yaşadığı işsizlik sıkıntılarına cevabı burjuvazide aramak yerine “Suriyeliler, Afganlar, Iraklılar ve diğer azınlıklar! İşte onlardır, sizin işinizi çalan!” gibi faşist cevaplar vermektedirler. Normalde en ataerkil, kadın düşmanı düşüncelere sahip olan faşistler, konu mülteciler olduğunda en “kadın-savunucusu” hale gelir. Normalde kadın katillerinin avukatlarını aday gösteren Zafer Partisi ve onun trolleri konu mülteciler olduğunda “Onlar kadınlarımızı ve kızlarımızı taciz ediyolar, onlar medeniyetsizlerdir, yobazdır!” gibi sloganlar savurur ortaya. Normalde emperyalizmin karakolu halindeki devletlerine sesini çıkaramayan bu faşistler mülteci emekçileri hedef haline getirerek “BOP”, “Empeyalizmin maşası” ya da “Dış güçlerin oyunu” şiarlarını atarlar. Daha ülkelerindeki NATO üslerine ses edemeyenler mülteci işçileri emperyalizmle suçlar. Bunun Neo-Nazi düşüncede ise yeri “The Great Replacement”dır. TGR teorisini en basitinden “yahudilerin yönettiği mülteci dalgalarla beyaz ırkın tahribi ve yok edilişi” olarak tanımlayabiliriz. BOP da bunun çakma üretim hali gibi bir şeydir. “Büyük Ortadoğu Projesi” ise “Dış güçlerin çıkardığı savaşlarla gelen mülteci dalgalarıyla milletimizi ve ülkemizi bölmek, destabilize ettiği ülkemizden ise toprak koparıp Büyük İsrail’in kurulması!”dır. Anti-semitizmden nasıbini alan bu faşist düşünceler “Türklük” ve “Türkçülük” kuramı üzerinden gençlere aktarılmaktadır.

 Bu fikirlerin en temelinde de kemalizm yatmaktadır. Anaokuluna girdiği vakitten çocuklara “Atatürk” miti anlatılır. Kapitalist eğitim sisteminde öğrencilere “vatan, millet, sakarya” bazından milliyetçi fikirler aşılanır. Bu fikirler sonradan faşist (hatta neo-nazi) düşüncelerin yeşermesi için genç beyini ekime hazırlar. Mülteci düşmanlığıyla ekilen tohum faşizan örgütlerin propagandasıyla gübrelenir, yeşerir. Faşizm bitkisi bu şekilde gençlerde oluşur.  

 Faşizm bitkisi dikmek isteyen faşistler gençler arasında genellikle cis-hetero olan, toplumdan kendini soyutlamış ve genellikle depresyonda olan erkekleri ararlar. Çünkü bulundukları durumda onlara nefret en iyi şekilde pompalanabilir. Zaten saldırgan da faşist düşüncelere genç yaşta yaşadığı bir depresyonda girmiştir. 

“İnsanlığa nefretim ortaokul sonlarına doğru başladı, ortaokul bittiğinde ise büyük bir depresyona girmiştim. Hayat yaşamaya değer değildi, bu boktan sisteme köle olmak mantıklıca gelmiyordu. Fakat bu depresyonun üstüne insanlık nefreti eklenince artık hayat amacımı bulmuştum...”

Bir vasfı olmayan, toplumda sevilmeyen ve bir şey başaramamışlık hissi yaşayan gençlere faşizm eklendiğinde “bir vasıf” bulurlar kendine. Hayatta bir şey başaramadıklarından dolayı yüzyıllar önce atalarının yaptığı işgalleri, katliamları ve savaşlardan gurur duyarlar. Türklük miti üzerine kurulu olan resmi tarihte kazanılan savaşlarla ve resmi tarihte yazmayan katliamlarla gurur duyarlar.

Ayrıca T.C bu faşizan örgütleri pompalamaktadır. Neden mi?

Çünkü kriz ortamında bulunan çürümeye yüz tutmuş T.C kapitalizmi için son tutamaktır faşizm. Kriz ortamında sınıf bilinci oluşur. Ve devrimciler sınıfı öncüleyerek devrim yapar. T.C’nin de korktuğu proleter devrimdir. Ülkede gün geçtikçe gelen zamlar, emeklilerin yoksulluk sınırına düşmesi vb. T.C’nin kriz durumunda olduğunun ap açık kanıtıdır. Bu yüzden de T.C proleter bir muhalefetin oluşmasını engellemek için burjuva milliyetçiliğini ve faşizmi kullanan sahte bir muhalefet oluşturmak ister, ki bu muhalefet her an iktidara dayanır ve kendini yedeklemeye çalışır. Ayrıca faşizm işçilerin burjuva diktatörlüğü altında aldığı hakları ellerinden almak ister. O yüzden her zaman sermayenin en özel askerleridir faşistler. Ayrıca internetin faşist ajitasyonda yeri çok önemlidir. Faşistler (Türkiyeli ya da diğer ülkeli) internet üzerinde bir çok siteden (Telegram, 4chan, 8chan, Reddit vb.) iletişeme geçmektedir. Ki zaten saldırgan da bu gruplardan bir çoğuna üyeydi. Hatta bu gruplar içinde de saldırıyı yayınlamıştı. 

Faşistler diplerinde onları koruyacak sermaye polisi olmadığı sürece sokağa çıkmaktan çok korkar. Sokakta örgütlenmeler kuramazlar. Bu yüzdendir ki interneti kullanırlar. “Editler”, “meme”ler ve “shitpost”lar gibi medya ürünleriyle düşüncelerini ““mizah”” adı altında enjekte ederler karşısındakilere.

Bizim sosyalistler olarak yapmamız gereken şey; etrafımızda, işyerimizde, okulumuzda ve çevremizde bu faşist oluşumların filizlenmesine izin vermemek ve faşist propagandaya karşı proleter ajitasyon yapmamızdır.

Faşizm tartışılacak bir şey değildir. Bulunduğu yerde başı ezilmelidir.


Faşizme ölüm, işçilere hürriyet!

Ya sosyalizm ya barbarlık!


Zafer Partisi kapatılsın, faşist sürüler dağıtılsın!


1 yorum:

En Çok Okunanlar