Zamanımız burjuva eğitim sisteminde burjuva devleti zorla bize kendi ideolojisinin propagandasını dikte etmekten hiç geri durmadı. Tarihte eğitim ve bilim, düzenin kalıbına göre şekillenmiştir ve bu nedenle kapitalizm özü gereği emekçi kitlelerin çocuklarına dogmatik ve manipüle edici fikirleri dikta etmiştir.
Bunlarla da yetinmeyip kişinin özel alanına girip din konusunda çocuklara,gençlere zorla kendi zihniyetinin propagandasını yapmıştır. İnsanın hayatı boyunca edineceği tecrübeler ve yaşadığı olaylara nazaran şekillendireceği dini görüşlerini haftada 2 ders (bazen de zorunlu seçmeli derslerle daha fazla ) sürekli olarak bir dini yücelten diğerlerini kötüleyen bir zaman süreci kişinin kendi fikirlerinin ne kadar önemi olduğunu sorgulatıyor bizlere.Öyle ki bu ders bizim sınıfı geçip geçmeyeceğimizi etkileyebiliyor.Hatta hangi üniversiteye gireceğimize bile etki edebiliyor. Din, tarihteki rolü nedeniyle her zaman kitleleri sermaye ve düzen sahiplerine itaat ettirecek, uyuşturacak afyonitik yapıya sahip olması gereğiyle alt sınıflara bolca dikta edilmiştir. Özellikle devlet okullarda gittiğimiz okul imam hatip olmamasına rağmen,bize zorunlu olarak seçtirilen sözde seçmeli ,İslam bilim tarihi,Hz.Muhammetin hayatı gibi dersler de yine not ortalamamıza ve hangi üniversiteye gideceğimize etki ediyor ve bizi bu dersleri dinlemeye yüksek not almaya propagandayı iyice ezberlemeye zorluyor .Devlet emekçi çocuklarına bu dersi zorla dikte ediyor.Burjuva devleti not,gelecek kaygısı gibi şeyleri silah olarak kullanıp bizi bu iki türden de zorunlu olan derslere girmek zorunda bırakıyor. Bu tür not, sınav ve öğretmen diktatörlüğünün uygulanmasının başlıca sebebi eğitim ve bilimin düzen kalıplarında şekillenmesi nedeniyle kapitalizmin sorgulamayan, öğretilenlere boyun eğen bürokratik değerlere aşina işçi gereksinimidir. Hiç bir burjuva devlet bürokratik değerleri reddeden, sorgulayan bir proleterya ve özellikle işçi istemez. Bunun en yakın örneği köy enstitüleridir. Köy enstitülerinde bürokratik değerlere başkaldıran bir nesil yetişmeye başlanınca burjuva devlet o zamanın Türkiye’de hakim burjuva sınıfı yani küçük burjuvanın asi tavırlarına boyun eğmiştir, eğmek zorunda kalmıştır. Sermaye kalkmadan, özgür eğitim olmayacaktır!Ancak teknik eğitimin Sovyet ülkelerinde bu tür sorunlar çıkarmamasının sebebi düzenin kalıplarının teknik eğitime uygun olmasıdır. Sermaye sahibi olmadığı sürece sermaye sahibine boyun eğmesi gereken proleterya yoktur. Bu nedenle eğitim ve bilim sermaye sahipliğinin olmadığı yerlerde tamamen tabana yayılmış ve teknikleşmiştir. Ancak, günümüz düzeni olan kapitalizmdeki eğitim sistemi önceki düzenlere kıyasla tek başına köle istememekte, yüzyılın şartları dolayısıyla vasıflı ancak sorgulamayan ve apolitik köleler istemektedir. Bunu okullarda emekçi çocuklarına zorunlu din dersi afyonunu yaparak başarmayı hedefler. Sadece bununla yetinmeden düzene uygun çarklar yetiştirmek için okullara hiyerarşiyi, bürokrasiyi, sınavları, özne öğretmenleri getirir. Bu şekilde vasıflı ancak sorgulamayan köleler yetişir ve düzene uygun çarklar yerlerini bulur.Devletin bu isteğinden dolayı da,kişisel görüşümüze kendi fikrimize savaş açan bu zorunlu uygulama hepimizin girmek zorunda dinlemek zorunda olduğu zorunlu propagandaya dönüşmüştür. Din derslerine detaylı olarak bakmamız gerekirse çok temel bir-iki kavram haricinde dersin dinler kültürü değil, tek bir dinin yani burjuva devletin çoğunluğunu oluşturan mevcut dinin (islam) olduğunu görürüz. Burjuva devlet din dersinde öğrettiği dinin kendi kaynağı olan kitabını okullarda okutmak istemez. Dinin kendi kaynağından emekçi çocuklarına dinin saf halini tüm çelişkileriyle ve etik olmayan özellikleriyle dinin yani uyuşturucunun kendisini öğretmek istemez. Onun yerine kendi propagandasını yapabileceği ve çelişkilerin göze batmayacağı bir din kitabı uydurur. Bu şekilde din bir devlet tekeline alınmış olmakla beraber değiştirilmiş olur. Meb’in ve diyanetin beraber şekillendirdiği din dersini haftada en az 2 saat görme zorunluluğu duyduğumuz bir ortamda TC devletine nasıl laik diyebiliriz ki? Laiklik kisvesi batılılaştığımızı iddia edeceğimiz saçma bir unsur olarak bizlere lanse ettirildi ve siyasal islam politikaları uygulayan bir hükümetin de arkasına saklanacağı bir duvar oldu. İstediği kadar siyasal islam politikaları uygulasa da TC laik bir devlet deyip işin içinden sıyrılabiliyor günümüz bürokratları. TC devletinin bu tavrı günümüz burjuva devletlerinin burjuva laikliğidir. Burjuva laikliği tüm çelişkileri beraberinde doğurmuştur, tutarsızdır. İşçi devletinde din; olması gerektiği gibi dinin kendi kaynağından başka bir yerden öğretilemeyecek, bir devlet tekeline alınarak zorla maruz bırakılmayacaktır. Çünkü işçi devleti düzeni her diğer düzen gibi kendi kalıplarına uygun bilimi yaratacaktır. İşçi devleti düzeni diğer tüm düzenlerin aksine bir sermaye sahibi, yüksek bürokrasi, efendiler, patronlar, sultanlar ve Tanrı bulundurmayacağı için bilimi ve eğitimi de hiç bir şekilde bilim ve eğitimi baskılayacak unsura sahip olmadığından tabana yayılmış, teknikleşmiş ve özgür olacaktır. Özgürleşmiş bir eğitim ve bilimi yaratmanın yolu onları etkileyen ve sınırlayan düzen kalıbının değiştirilmesinden geçer. Düzen kalıbının değiştirilmesi düzenin değiştirilmesinden geçer. Düzenin değiştirilmesi ise işçinin, emekçinin, gençliğin; Enternasyonal Marksist Gençliğin özgürlük hedefiyle başı dik, kendinden emin bir şekilde devrime doğru yürümesinden geçer!Seçmeli-zorunlu ve zorla seçmeli din dersi afyonuna hayır!
Milliyetçilik afyonuna hayır!
Yaşasın emekçi kitle, emekçi gençlik!
Yaşasın Enternasyonal Marksist Gençlik!
Zamanımız burjuva eğitim sisteminde burjuva devleti zorla bize kendi ideolojisinin propagandasını dikte etmekten hiç geri durmadı. Tarihte eğitim ve bilim, düzenin kalıbına göre şekillenmiştir ve bu nedenle kapitalizm özü gereği emekçi kitlelerin çocuklarına dogmatik ve manipüle edici fikirleri dikta etmiştir.
Bunlarla da yetinmeyip kişinin özel alanına girip din konusunda çocuklara,gençlere zorla kendi zihniyetinin propagandasını yapmıştır. İnsanın hayatı boyunca edineceği tecrübeler ve yaşadığı olaylara nazaran şekillendireceği dini görüşlerini haftada 2 ders (bazen de zorunlu seçmeli derslerle daha fazla ) sürekli olarak bir dini yücelten diğerlerini kötüleyen bir zaman süreci kişinin kendi fikirlerinin ne kadar önemi olduğunu sorgulatıyor bizlere.Öyle ki bu ders bizim sınıfı geçip geçmeyeceğimizi etkileyebiliyor.Hatta hangi üniversiteye gireceğimize bile etki edebiliyor. Din, tarihteki rolü nedeniyle her zaman kitleleri sermaye ve düzen sahiplerine itaat ettirecek, uyuşturacak afyonitik yapıya sahip olması gereğiyle alt sınıflara bolca dikta edilmiştir. Özellikle devlet okullarda gittiğimiz okul imam hatip olmamasına rağmen,bize zorunlu olarak seçtirilen sözde seçmeli ,İslam bilim tarihi,Hz.Muhammetin hayatı gibi dersler de yine not ortalamamıza ve hangi üniversiteye gideceğimize etki ediyor ve bizi bu dersleri dinlemeye yüksek not almaya propagandayı iyice ezberlemeye zorluyor .Devlet emekçi çocuklarına bu dersi zorla dikte ediyor.Burjuva devleti not,gelecek kaygısı gibi şeyleri silah olarak kullanıp bizi bu iki türden de zorunlu olan derslere girmek zorunda bırakıyor. Bu tür not, sınav ve öğretmen diktatörlüğünün uygulanmasının başlıca sebebi eğitim ve bilimin düzen kalıplarında şekillenmesi nedeniyle kapitalizmin sorgulamayan, öğretilenlere boyun eğen bürokratik değerlere aşina işçi gereksinimidir. Hiç bir burjuva devlet bürokratik değerleri reddeden, sorgulayan bir proleterya ve özellikle işçi istemez. Bunun en yakın örneği köy enstitüleridir. Köy enstitülerinde bürokratik değerlere başkaldıran bir nesil yetişmeye başlanınca burjuva devlet o zamanın Türkiye’de hakim burjuva sınıfı yani küçük burjuvanın asi tavırlarına boyun eğmiştir, eğmek zorunda kalmıştır. Sermaye kalkmadan, özgür eğitim olmayacaktır!Ancak teknik eğitimin Sovyet ülkelerinde bu tür sorunlar çıkarmamasının sebebi düzenin kalıplarının teknik eğitime uygun olmasıdır. Sermaye sahibi olmadığı sürece sermaye sahibine boyun eğmesi gereken proleterya yoktur. Bu nedenle eğitim ve bilim sermaye sahipliğinin olmadığı yerlerde tamamen tabana yayılmış ve teknikleşmiştir. Ancak, günümüz düzeni olan kapitalizmdeki eğitim sistemi önceki düzenlere kıyasla tek başına köle istememekte, yüzyılın şartları dolayısıyla vasıflı ancak sorgulamayan ve apolitik köleler istemektedir. Bunu okullarda emekçi çocuklarına zorunlu din dersi afyonunu yaparak başarmayı hedefler. Sadece bununla yetinmeden düzene uygun çarklar yetiştirmek için okullara hiyerarşiyi, bürokrasiyi, sınavları, özne öğretmenleri getirir. Bu şekilde vasıflı ancak sorgulamayan köleler yetişir ve düzene uygun çarklar yerlerini bulur.Devletin bu isteğinden dolayı da,kişisel görüşümüze kendi fikrimize savaş açan bu zorunlu uygulama hepimizin girmek zorunda dinlemek zorunda olduğu zorunlu propagandaya dönüşmüştür. Din derslerine detaylı olarak bakmamız gerekirse çok temel bir-iki kavram haricinde dersin dinler kültürü değil, tek bir dinin yani burjuva devletin çoğunluğunu oluşturan mevcut dinin (islam) olduğunu görürüz. Burjuva devlet din dersinde öğrettiği dinin kendi kaynağı olan kitabını okullarda okutmak istemez. Dinin kendi kaynağından emekçi çocuklarına dinin saf halini tüm çelişkileriyle ve etik olmayan özellikleriyle dinin yani uyuşturucunun kendisini öğretmek istemez. Onun yerine kendi propagandasını yapabileceği ve çelişkilerin göze batmayacağı bir din kitabı uydurur. Bu şekilde din bir devlet tekeline alınmış olmakla beraber değiştirilmiş olur. Meb’in ve diyanetin beraber şekillendirdiği din dersini haftada en az 2 saat görme zorunluluğu duyduğumuz bir ortamda TC devletine nasıl laik diyebiliriz ki? Laiklik kisvesi batılılaştığımızı iddia edeceğimiz saçma bir unsur olarak bizlere lanse ettirildi ve siyasal islam politikaları uygulayan bir hükümetin de arkasına saklanacağı bir duvar oldu. İstediği kadar siyasal islam politikaları uygulasa da TC laik bir devlet deyip işin içinden sıyrılabiliyor günümüz bürokratları. TC devletinin bu tavrı günümüz burjuva devletlerinin burjuva laikliğidir. Burjuva laikliği tüm çelişkileri beraberinde doğurmuştur, tutarsızdır. İşçi devletinde din; olması gerektiği gibi dinin kendi kaynağından başka bir yerden öğretilemeyecek, bir devlet tekeline alınarak zorla maruz bırakılmayacaktır. Çünkü işçi devleti düzeni her diğer düzen gibi kendi kalıplarına uygun bilimi yaratacaktır. İşçi devleti düzeni diğer tüm düzenlerin aksine bir sermaye sahibi, yüksek bürokrasi, efendiler, patronlar, sultanlar ve Tanrı bulundurmayacağı için bilimi ve eğitimi de hiç bir şekilde bilim ve eğitimi baskılayacak unsura sahip olmadığından tabana yayılmış, teknikleşmiş ve özgür olacaktır. Özgürleşmiş bir eğitim ve bilimi yaratmanın yolu onları etkileyen ve sınırlayan düzen kalıbının değiştirilmesinden geçer. Düzen kalıbının değiştirilmesi düzenin değiştirilmesinden geçer. Düzenin değiştirilmesi ise işçinin, emekçinin, gençliğin; Enternasyonal Marksist Gençliğin özgürlük hedefiyle başı dik, kendinden emin bir şekilde devrime doğru yürümesinden geçer!Seçmeli-zorunlu ve zorla seçmeli din dersi afyonuna hayır!
Milliyetçilik afyonuna hayır!
Yaşasın emekçi kitle, emekçi gençlik!
Yaşasın Enternasyonal Marksist Gençlik!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder