“Dogmatik eğitim” denen şey, tek başına din, milliyetçilik eğitimi değildir. Dogmatik eğitim, kelimenin tam anlamıyla öğretme işleminin dogmatik olmasıdır. Eğitimin dogmatik olması demek, öğrenme işleminde bilginin bilgi olmasından ötürü öğrenmektir. Şüphecilikle ve diyalektikle değil, bilgiyi kendine defalarca tekrar ederek bir yalana inanmaya çalışır gibi öğrenmektir.
Günümüz Türkiye’sinde eleştirel düşünmek çok zor bir eylemdir. Siz bir vatandaş olarak ekonomiyi eleştirdiğinizde insanlardan “nankör”, “Yahudi”, hakaret amaçlı kullanılacak şekilde “dinsiz”, “Amerikan köpeği” gibi söylemler işitebilirsiniz. Bu söylemleri yapan kişilere istediğiniz kadar hükümeti eleştirip ikna etmeye çalışın, içlerinde kuşku kendiliğinden oluşmadığı sürece ikna edemezsiniz. Türk insanında eleştirel düşünememe sadece hükümet destekçilerine has bir durum değildir. Muhalefet bile eleştirel düşünemez. Siz eğer Atatürk’ü eleştirirseniz, öldürülebilirsiniz. Katil infaz memuru değil, bazı chp’li Kemalist fanatiklerden biri OLABİLİR. Siz Stalin’i eleştirirseniz, bıçaklanabilirsiniz. Hayır, bunu yapan Sovyet ajanları değil, stalinist bir T.C. vatandaşı olabilir.
Peki, Türkiye neden böyle? Sağcısından solcusuna herkes nasıl dogmatik olabilir?
Türk toplumunun dogmatik olması Turanidlerin aptal bir ırk olduğu anlamına gelmemektedir. Nitel bir niceliğin toplumda nesiller boyu artarak toplumsal bir niteliğe dönüştüğü anlamına gelir. Kolaya kaçıp yalanlarla yaşamak istiyorsanız Kant okuyup bu yazıyı algılamamaya çalışın. İdealist zırvaları değil, materyalist doğruları öğrenmek temel prensibimizdir.
Nesiller boyunca dogmatik düşünceyi aktarmanın bir sürü yolu vardır. Feodal çağdaki gibi bir misyoneri dinin sözcüsü yapıp tüm ülkeye ibadethaneler açıp bilgi kaynaklarını sansürleyip din propagandası yapıp dini çıkarlarınız için kullanıp iktidarınızı pekiştirip bir korku imparatorluğu kurabilirsiniz. Fakat eğer emperyalist çağdaysanız –ki bu günümüz çağıdır- bunu yapmak için bilimin gelişmediği topraklarda olmanız gerekir. Bunu yapamıyorsanız geriye tek çözüm kalır: okullar!
Okullarda misyonerlik yapmaktan bahsedeceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bunu yaparak insandan dinden soğutabilirsiniz. Çünkü kitap sansürleyip insanları bilgiden mahrum bırakamıyorsunuz, interneti yasaklamak gerekiyor. Sınıf mücadelesi bu kadar gelişmişken bunu yapamazsınız. İnternete alışmamış bir topluma yapabilirsiniz. Bu nedenle okullarda yalan bilgi vermek ilk değil ikinci basamaktır, ilk basamak okullarda dogmatik düşünmeyi öğretmektir.
Okul, dogmatik düşünmeyi öyle bir öğretir ki, dogmatik düşünen kitleler tam da kapitalistin lehine hareket eder. Okula başlayan çocuk, kalabalık sınıfta sırasına oturur, öğretmen tahtaya bir şeyler yazar ve “soru var mı” diye sorar. Öğrenci “neden” diye soramaz, “şurayı anlamadım” diye sorar. “Neden” sorusuna iyi cevap alamayacağını bilir. Öğretmen anlamadığı yeri sabrı tükenene kadar veya öğrenci anlayana kadar farklı kelimelerle papağan gibi tekrar eder. Soru soran öğrenci az olmak zorundadır, çünkü sınıflar kalabalıktır ve herkes soru soramaz. Soru sormak veya eleştiri yapmak için parmak kaldırıp öğretmenden izin almak gerekir. Öğretmen konuyu yetiştirmek için umursamamaya meyillidir.
Dogmatik eğitim sisteminde bilgiyi öğrenmenin tek yolu evde ve okulda o bilgiyi kendinize defalarca tekrar etmektir. Hatta hiç öğrenmeden sınavları geçebilirsiniz, tek yapmanız gereken tekrarlamanız gereken bilgiyi kâğıda yazıp sınavda okumak. Bu haliyle eğitim sistemi bir marangoz eğitiyor olsaydı marangoza deneyim kazandırmak ve kendini göstermesine izin vermek yerine defterine tahta oymanın tarihçesinin yazdırır, test kitabında kıl testereyle çiçek nasıl yapılır testinden sorar ve eline testere bile vermeden bir test, yazılı yaparak mezun ederdi. Meslek okullarını iyi ki kapitalizme uyarlayıp almışlar, göstermelik de olsa eline alet alıyor çocuklar!
Okulun görevi propaganda yapmak ve dogmatik yığınlar yetiştirmektir. Asıl yapması gereken işi yapmak yerine devletin biçtiği bu görevleri yapar. Okuldan mezun olan birisi işe alınırken tecrübe sorunu yaşıyorsa suç okulundur. Okulda teori öğretilir, fakat teori, teknikten ayrı tutulamaz. Bir mimarın okulu sınıflar ve saha olmalıdır. Bir inşaat mühendisinin okulu sınıfı ve saha olmalıdır. Öğrenci, okurken staj yaparak ve ders işleyerek öğrenmelidir. Kısacası olması gereken okuyana çalışma, çalışana okuma hakkıdır.
Okulun hem zorunlu olması hem de kalitesiz eğitim vermesi, insanları bilgili aptallara dönüştürdü. Siz bir insanı 6 yaşından beri belirli şeyleri tekrar tekrar söyleyerek öğretirseniz ve düşünmeyi öğretmezseniz, o insanız basit muhasebe işlemleri yapabilen ama sorgulamayı bilmeyen biri olması şaşırılacak bir durum değildir. Bu nedenle ortalama bir T.C. vatandaşının dogmatik değerleri sorgulamaması ama akademik yeterliliğinin olması, normal bir durumdur.
Özel mülkiyet ve onun muhafızları için, ideal toplum modeli düşünmeyen fakat vasıflı işleri yapabilen yığınların toplumudur. Böylece diplomalı proleter yaratıp işgücü verimini arttırıp insanların düzeni sorgulamayan yığınlar yapabilirler. Anayasaları bu düzene uygun ve kimsenin ses çıkarmayacağı kanunlara sahip olduğu için insan hakları savunuculuğu yapabilirler.
Çalışana öğrenme, öğrenene çalışma hakkı!
Bilgi sorgulanmadan öğrenilemez!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder